Yunus Emre

Yunus Emre

Türk milletinin yetiştirdiği en büyük tasavvuf erlerinden ve Türk dili ve edebiyatı tarihinin en büyük şairlerinden biri olan Yunus Emre’nin hayatı ve kimliğine dair hemen hemen hiçbir şey bilinmemektedir.

YUNUS EMRE ( 1238 – 1320 )

Bilinen hususlar onun Risalet-ün-Nushiyye adlı eserini H.707 (M.1308) yılında yazmış olması ve H.720 (1320) tarihinde vefat etmesidir.
Böylece H.638 (M.1240-1241) yılında doğduğu anlaşılan Yunus Emre XIII. yüzyılın ikinci yarısıyla XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır.
Bu çağ,Selçukluların sonu ile Osman Gazi devrelerine rastlamaktadır.Yunus Emre’nin şiirlerinde bu tarihlerin doğru olduğunu gösteren ipuçları bulunmakta; şair, çağdaş olarak Mevlana Celaleddin, Ahmet Fakıh,Geyikli Baba ve SeydiBalum’dan bahsetmektedir.

Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk`ün İslam`a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. Yaklaşık 700 yıldır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Yunus Emre, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır. Bazı kaynaklarda Anadolu`ya gelen Türk boylarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu rivayet edilirse de bu kesin değildir; tıpkı 1320 dolaylarında Eskişehir`de öldüğü yolundaki rivayetlerde olduğu gibi. Batı Anadolu`nun birkaç yöresinde Yunus Emre adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden makam adı verilen yer vardır.

Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk`ün İslam`a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. Yaklaşık 700 yıldır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Yunus Emre, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır. Bazı kaynaklarda Anadolu`ya gelen Türk boylarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu rivayet edilirse de bu kesin değildir; tıpkı 1320 dolaylarında Eskişehir`de öldüğü yolundaki rivayetlerde olduğu gibi. Batı Anadolu`nun birkaç yöresinde Yunus Emre adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden makam adı verilen yer vardır.

Bir garip öldü diyeler Üç gün sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Şöyle garip bencileyin diyen Yunus,belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir. Türkiye`nin pek çok yerinde Yunus Emre`nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlardan başlıcalar şöyle sıralanabilir: Eskişehir`in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman`da Yunus Emre Camii avlusu; Bursa; Kula ile Salihli arasında Emre Sultan köyü; Erzurum, Duzcu köyü; Isparta`nın Keçiborlu ilçesi civarı; Aksaray; Afyon`un Sandıklı ilçesi; Ordu`nun Ünye ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü. Görüldüğü gibi sayı ve iddia hayli kabarıktır. Bazı belgeler, Yunus Emre`nin asıl mezarının Karaman veya Sarıköy`de olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, 1970′li yılların başında Sarıköy`deki mezarın Yunus`a ait olduğuna kesin gözüyle bakılarak bu köye Yunus Emre adı verildi ve oradaki bir bahçe içine anıt dikildi. 1980′li yıllarda ise, 1350′de yapılmış olan Karaman`daki Yunus Emre Camii`nin yanındaki mezarın onun gerçek mezarı olduğu iddia edildi. Aslında bu durum, Yunus Emre`nin Türkler tarafından ne kadar sevildiği ve benimsendiğinin çarpıcı bir örneğidir. Gerçekten de halktan biri olan Yunus Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle tarihimizin en halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir. Türk tasavvufunun dilde ve şiirde kurucusu olan Yunus Emre`nin şiirlerinde ahlak, hikmet, din, aşk gibi konuların hemen hepsi tasavvuftan çıkar ve tasavvuf görüşü çerçevesinde bir yere oturtulur.

Mısralarında didaktik ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre, gönül kırmamak konusuna ayrı bir önem verir ve üstün bir değer olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler. Bu arada Yunus Emre`yi öne çıkaran bir başka önemli özelliği de, şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır.

Din tamam olunca doğar muhabbet diyen Yunus, İslam`ın sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik, iyilik, fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder. Yunus`un sanat anlayışı, dini ve milli değerleri bağdaştırdığı mısralarında kendini gösterir; millileşen tasavvufa, Türkçenin en güzel ve en güçlü özelliklerini kullanarak tercüman olur. Gerçekten de 11,12 ve 13. asırlarda Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır: Türkistan`da Ahmet Yesevi, Anadolu`da Yunus Emre…

Yunus Emre`nin tasavvuf anlayışında dervişlik olgunluktur, aşktır; Allah katında kabul görmektir; nefsini yenmek, iradeyi eritmektir; kavgaya, nifaka, gösterişe, hamlığa, riyaya, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır.

Yunus Emre aynı zamanda bütün insanlığa hitap eden büyük şairlerdendir. Bu anlamda Mevlana`nın bir benzeridir. O`nun Mevlana kadar çok tanınmayışı ise, bir yandan kullandığı dil olan Türkçe`nin Batı`da Farsça kadar bilinmemesi, öte yandan da Türk aydınlarının O`nu ihmal etmesindendir. Yunus`taki insanlık sevgisi, neredeyse kendisiyle özdeşleşmiş sevgi felsefesinin bir parçası ve hatta sonucudur. Nitekim Yunus`un insan sevgisini ilahi sevgi ile nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından birisi Yaradılanı hoş gör / Yaradan`dan ötürü`dür. Yunus Emre`ye göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedirler. Madem ki insanoğlu ruh yönüyle Allah`tan gelmektedir; öyleyse insanlar hiçbir şekilde birbirlerinden bu anlamda ayrılamazlar.

Yaşadığı çağın gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda Yunusun bir başka önemli tarafı ortaya çıkar: Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilaları ile mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan sapık batınî cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol üstlenmiştir. Bu bakımdan bakıldığında Yunus Emre, hem Türk şiirinin kurucusu, hem de milli birliğin önemli tutkallarından biridir. Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla milli bir sanatçıdır. Tıpkı, Nasrettin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu veya Karacaoğlan gibi… Yunus Emrenin şiirlerinde en fazla işlenmiş temalar;İlahi aşk, Din, Ahlak, Gurbet, Tabiat, Ölüm ve faniliktir.

YUNUS EMRE’NİN ESERLERİ 

YUNUS EMRE DİVANLARI

1-Fatih Nüshası:
Yunus Emrenin en çok bilinen eseri Divanıdır.Fakat bu eserin aslını veya en eski nüshasını tespit etmek çok zordur. Yunus Emre divanının Türkiye, dünya veya şahıs kütüphanelerinde elliden fazla yazma nüshası bulunmaktadır. Bu eserler daha sonra şifahi olarak derlenmiş veya bir yazmadan istinsah edilmiş nüshalardır.
Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Yunus Emrenin kendi kaleminden çıkmış bir nüshaya rastlanmamıştır. Eski ve yeni el yazması Yunus Emre divanları içinde 15. y.y.da istinsah edildiği anlaşılan Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih bölümünde bulunan el yazması nüshadır.
Fatih nüshası istinsah tarihi belli olmamakla birlikte, yazı karakteri, imla ve kağıt özellikleri yönüyle 15. y.y özelliklerdi arzetmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, her yönüyle 15. y.y özelliklerdi arz etmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, bilinen Yunus Emre Divanlarının en iyisidir, ancak istinsah edeni bilinmemektedir. Bu eser Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih Kitapları bölümünde 3889 noda kayıtlıdır. 210 yapraklı olan Divan nesih yazılı olup, içinde 203 adet şiir bulunmaktadır. ;

2-Nuruosmaniye Nüshası:
Nuruosmaniye Kütüphanesi 4904 noda kayıtlıdır. 315 yapraktan müteşekkildir ve içerisinde 219 adet şiir bulunmaktadır. İstinsah tarihi H.940, M.1534 dür.

3-Yahya Efendi Nüshası:
Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Hahmud Efendi bölümünde 3480 noda kayıtlıdır. 107 yapraktan oluşan bu Divanda 302 şiir yer almaktadır. 16.y.y.da istinsah edilmiştir.

4- Karaman Nüshası :
Karaman nüshası olarak bilinen bu nüsha Merhum Baha Kayserilioğlunun elindeki nüshadır.

5-Balıkesir Nüshası:
Bu nüsha Balıkesir İl Halk Kütüphanesi 451 noda kayıtlıdır.

6-Niyazı Mısri nüshası:
Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Kütüphanesinde 303 numarada kayıtlıdır. Şerh-i Gazel-i Yunus Emre adlı bu nüsha H.1127 tarihinde istinsah edilmiş olup, 16 yapraktan oluşmuş ve nesih yazı ile yazılmıştır.

7-Bursa Nüshası:
Bursa İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler Bölümünde 882 numarada kayıtlıdır. Nesih Yazı ile yazılmış olan bu nüshada 120 şiir bulunmaktadır ve 53 yapraktan oluşmuştur.

RİSALET-ÜN NUSHİYYE (Ögütler Risalesi):

Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu şiir 573 beyittir. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Destanlarda Ruh, Nefis, Kanaat, Gazap, Sabır, Haset, Cimrilik, Akıl konuları işlenir. Öğretici ve öğüt verici bir eserdir. Risalenin sonunda yazıldığına göre Söze tarih yedi yüz yediydi mısraından H.707 de M. 1307 veya 1308 da yazıldığı anlaşılmaktadır.

Sen Derviş Olamazsın

Dervişlik der ki bana
Sen derviş olamazsın
Gel ne deyeyim sana
Sen derviş olamazsın

Derviş bağrı baş gerek
Gözü dolu yaş gerek
Koyundan yavaş gerek
Sen derviş olamazsın

Döğene elsiz gerek
Söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın

Dilin ile şakırsın
Çok mailer okursun
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın

Kakımak varmışsa ger
Muhammet de kakırdı
Bu kakımak sende var
Sen derviş olamazsın

Doğruya varmayınca
Mürşide yetmeyince
Hak nasip etmeyince
Sen derviş olamazsın

Derviş Yunus gel imdi
Ummanlara dal imdi
Ummana dalmayınca
Sen derviş olamazsın

Yunus Emre

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir